Cahillik bu yüzden bazen iyidir. Size yeni bir hikaye giydirir.
KENDİ RAYINDA HİKAYELERE KARŞI SAVUNMA ŞİKAYET
Hayat bir kez yaşandığı için yargılanamaz. (Milan Kundera)
Aşırı şikayet olmamakla birlikte aslında hiç şikayet yok. Bu benim çocukluk ve büyüme şeklimle alakalı diye düşünüyorum. Gürültülü bir ailede büyüdüm. Hep kavga vardı. Kavgasız bir günümüz geçmemiştir muhtemelen. Annemle babam kedi-köpek gibiydi. Tabi bu kadar yumuşatılmamalı. Her iki tarafın eşit olduğu bir kavga değildi bu. Zayıf ve daha çok yıpranan annem, yıpratan ve bu dünyaya kazık çakacakmış gibi hareket eden babamdı. Babamdan fazlasıyla uzak, anneme fazlasıyla yakındım. Bu ben de müthiş bir dinleme potansiyeli uyandırdı. Ben de meyilliymişim demek, annem anlattı ben dinledim. Kavgalarda dikkatli bir izleyiciydim. Sanki benim bi' şeylerden şikayet etme hakkımı elimden alıyordu tüm bu olanlar. Zaten ortalıkta yeterince dertli varken bir de ben mi yani!
Ablamı anımsayamıyorum çocukluğumun geçtiği o evde. Sessiz. Daha çok silik. Kardeşim var, oyun arkadaşım, suç ortağım, maceralara birlikte çıkardık. Ben orta direk. Arada kaybolan, aradan sıvışan...
Uzun bir süre arada kayboldum evet. Sonra aradan sıvışma zamanım geldi. Lise yıllarım, kendi başıma çıkacağım yolculuğa hazırlıktı lise yıllarım. Sessiz bir hazırlık bunun böyle olduğunu ben de şimdilerde anladım. Sırt çantamı alıp her gün itinayla okula gider, dersleri dikkatle dinler, tüm testleri çözerdim. Yine kimsenin gözü beni görmezken bu sefer fırsata çevirmiştim bu durumu. Kendim bile bilmeze yattım, sır gibi sakladım gizimi. Kendime bir yol çiziyordum. Macera. Sessiz ve durgun. Marmara-Hukuk kazanacaktım.
İstanbul'a gitmek. Ben, cahil bir kız olarak buna cesaret etmiştim, evet. Ben, gün görmemiş kız. Cahillik bu yüzden bazen iyidir. Size yeni bir hikaye giydirir.
Yaptım da ve şikayet etmemenin faydasını yaşadım böylelikle. Etrafımda olup bitenleri izledikçe herkes şikayet ediyor, ve o herkes tekdüze hayatlar yaşıyor. oldukları yerde sayıyorlar. Şikayet etmenin çok da bir faydası yoktu sanki. En iyisi yoluna bakmaktı. Aslında sorunlar öyle abartıldığı gibi de değildi. Çözülürdü.
O zamanlar ben görmezden gelmeyi seçmiştim. Görmezden geldiğim her sorunun bir gün gelip bacağıma yapışacağını bilmeden. O zamanlar öyle olması gerekiyordu demek. Her şeyin bir zamanı var.
O sorunlar İstanbul'da ilk yıllarımda sarıldı bacağıma. Yalvardılar bana; "Bizi çöz diye." Düğüm olmuşlardı, ben çözmeyi bilmiyordum ki! İş çıkardılar başıma, bırakmadılar yakamı, düşmediler peşimden...
Pandemiye ilk düğümü çözmem. Nerede olduğunu bilmediğim, nasıl çözüleceğini bilmediğim o sorunlar, beni sersemletti, yok etti, sindim. Pustum. Durdum, çok durdum hem de. Yokmuş gibi davrandım, kaçtım.
Savundum kendimi herkese karşı. Sanki bana bir saldırı vardı. Oysa hayır herkes, her hikaye rayındaydı. Kendi rayında. Benimse bacağıma yapışan sorunlarım benim hikayeleri kişiselleştirmeme yol açıyordu.
.
.
.
(devam edecek)
imza:alacamarti.
Yorum Yap