Bu şehirde herkes olmasa da olur. Bir ben bende olmasam olmaz.
YAVAŞLAMAK
En son kendi içimde nerede kalmıştım? Bugün ne çok sordum bu soruyu.
Son zamanlarda ne çok cevap bulmak için can çekişiyor içimde bir yer.
Ben de bilmiyorum cevabını. Şimdi burada yemek yiyen bu kız o kız mı?
O kızı unuttum mu yoksa, anlatmaya kalksam uzun sürer. İçimdeki detaylarını hissedebiliyorum.
Biraz yavaşlamaya ihtiyacım var. Son zamanlarda hava durumu ile aynı içim.
Bi' bakmışsın kış günü güneşli, bi' bakmışsın acı soğuk, bi' bakmışsın yağmurla birlikte rüzgar da artarak esiyor. Fakat asla kara dönemedi.
Kara bulutların içinde parlayan bir güneş var.
Yıldızların olmadığı bu şehirde, bilmem ki tam olarak kaç kilometre ötelerden, uzak ellerden nasıl görürsünüz buraları?
Bu şehirde kötü şeyler mi olur dersiniz?
Bilir misiniz bu şehirde bazen iyi şeyler de olur.
Bu şehirde insanlar gününü gün eder mi dersiniz?
Bilir misiniz bu şehirde bazen hiçbir şey olmaz.
Yürüyen kadın ve erkek ayaklarının olduğu bu şehirde, benim biraz ayran içip yavaşlamaya ihtiyacım var.
Dinlemeye...
Anlamaya mesela tuz kokusunun anlamını. Tuz kokusu içimde sonsuz bir bağlamda anlamlı. Nedeni derinlerimde hissedebiliyorum. Bana biraz tuz kokusu verseniz, ben onu saklayıp taşıyabilsem gittiğim her yerde yaşarım, eminim.
Dalgaların gösterisi, bence mükemmel iyilikte bir korku filmi. İçinde hiç kötülük olmayan bir korku filmi ve benim tek izleyebildiğim korku filmi. Evet biraz dalgaları da izleyebilirim çocukluğumdaki gibi. Mesela bu benim kıyıma gelip duran dalgalar, kim bilir hangi kıyılardan geliyor? Çocukluğumda seyrettiğim dalgalar Akdeniz'in dalgalarıydı, biraz büyümeye başlayınca Akdeniz'e kıyısı olan başka ülkeler var diye duymuştum. Mesela İtalya, İspanya, Kuzey Afrika ülkeleri, Yunanlar, Almanya diye bildiğim Suriye...
Bir an gözlüyorum, işte kıyıya gelen bir dalga var çok hızlı, ona yetişmem için benim de hızlı olmam lazım, beynimde kurduğum hayal tezgahını hızlı işletmem lazım. Seçiyorum o dalgayı kendime, kıyıya vurup kumda kaybolana kadar izliyorum onu ve en son da geri çekilirken kayboluşunu yakalayabildiğim kadar içime katıyorum. Şimdi aklımda bu dalga bir etki bıraktı. O an o etkide kaybolmak var. Üç temel soru soruyorum:
Bu dalga nereden geldi, bana ne hissettirdi?
Geldiği kıyıda da bu dalgayı benim gibi seyreden bir insan var mıydı, o ne düşünmüştü?
Ve en önemli sorum, öyle biri varsa o kim?
Yeni gelen dalgalara gözüm kayarsa ki bu kaçınılmaz, bu sorulara cevap üretmem zorlaşıyor. O yüzden iradem yüksek olmalı. O kişiyle tanışmış belki rastlaşmış, birbirimizden teyet geçmiş olabiliriz ve bunu ikimizde bilmiyoruz. Çok eğlenceli. :))
Sorularım artarak devam eder. 7 yaşındaki bir çocuğun aklındaki bu soruların estirdiği rüzgarlar derinlerimde, hissedebiliyorum.
Sahile bir döşek serip gece uykumu burada uyumak istiyorum.
Gecenin kokusunu ve serinliğin sesini seviyorum. Sevmeyi seviyorum.
Bu şehirde herkes olmasa olur, bir tek ben bende olmasam olmaz.
Bu yazı bana çok anlamlı. Çünkü o yedi yaşındaki kız çocuğunun sorduğu soruların estirdiği rüzgara şahit olmuştum, adalarda. Ne güzel sorular soruyor demiştim. Ne farklı düşünüyor! O gün, ne güzel bir gündü.
YanıtlaSilKınalı Ada benim için güzel bir sohbet ve adayı tam tur dolanmak demek...
Sil