Bir kokunun peşinden gitmek APTALLIK DEĞİLDİR.
Bazı fotoğraflar suskundur. |
Bir de başka türlü bir cümle kurarsam; aidiyet nedir bilmeyen insanlar, duydukları kokuların peşinden gitmeye güdülüdürler. Koku bulunan bir varlık değildir. Koku kendi sahibini bulur. Kokuların dünya üzerinde sahipleri vardır, gizemli kokuların nadir sahipleri vardır. Belki de bu sebepten kokular herkese gitmez, yılllarca bekleyebilir sahibini bulmak için.
En çok hayata güvenmeliyiz. Hayatın güvenli kollarına kendimizi atmalıyız. Bir şey gelmez başımıza. Bir kokunun peşinden gitmek APTALLIK DEĞİLDİR.
Aptallık zannımca, insanın kendini dört duvar arasında çürütmesi, uyutması, öldürmesi.. Ne varsa... Ve buna aidiyet diyorlar. Yok bence öyle değil. Aidiyet bir kokunun ucundadır. Aidiyet bir yolun sonundadır. Yol almakta iken ait olmak istemek; yani bilinen anlamıyla o yerde kalmak istemek yolculuğa ihanettir.
Bizler sanırım, bir kokunun olmayan sahipleri, sahiplilerin kaçak kokuları, bu dünyaya biraz göçebe olmaya gelmişiz. Bu dünyaya biraz ait olmamaya gelmişiz.
Kabullenelim, yuvamız olmayacağını kabullenelim. Herkes göçüp gidecekken biz o yere varacağımızı kabullenelim. Bitsin artık bu karmaşa, bitirelim.
Kavga etmeyelim, susalım ve gidelim. Konaklarımıza konmaya. Geçtiğimiz her yeri saralım. Geçtiğimiz her yere ait olalım.
Yol almaktayken esen meltem bize eşsiz kokular bahşedebilir. Aklımızı başımızdan alan sarhoşluklar getirebilir. Eskileri asımsatır, gülümsetir.. Yad ederiz.
Ardından yağan bir yağmur seni coşan dalgaları izleyen bir evin penceresine bırakabilir.
Yaşamın çocuklarıyız nihayetinde. Yaşamda bize biçilen roller belli. Bu resme üstten bakınca "yol almak" denmeli yaptığımıza. Yol alırken de aidiyet kokularını duyarız. Yoldayken de esen meltemler bize aidiyet kokularını getirir.
Aidiyet kimi zaman bir meltemle, kimi zaman bir rüzgarla gelir.. Ve bir kokudan ibarettir.
Yorum Yap