O gün yağmur bana uğramadı.
O gün yağmur bana uğramadı.
Kurak kaldı ruhum, Güneş’im fazla yaktı.
Neden oldu bunlar diye düşünüp dururum.
Annemizin karnındayken tüm bu yaşanacaklar aşikar mıydı?
Bu kadar acı dolu anları yaşamaya mı geldik?
Çiçekli günler yaşarsak acılı günler geçer mi?
Bu kadar kuvvetli midir çiçekli günler?
Tozlu ve soğuk olan o rüzgar, o günden bu yana bedenimi delmektedir.
Üstü silik bu yazılarımın altında kendini anlatamayan bir kız vardır.
Tam kendini anlatmaya başlayacakken yeniden tökezleyen, bir daha kalktığında bu sefer ömrünün seyru seferine direnemeyen o kız; şimdi belli belirsiz nidalarla, şiirden hallice incecik satırlarla, kesik bitişlerle derman umar mazisine ait silüetinden.
“Dermanım yoktur, dermanım yoktur, dermanım yoktur” yürümeye.
Kendimi çirkin görmekten daha acısı var mı? Kendimi çirkin hissettim ben o gün. Bu yüzdendir belli belirsiz nidalarım, hem unutmuşluğum var konuşmayı hem de utanmışlığım var karamı anlatmaya.
Karamı yine bir ben bileyim siz sadece yazımı okuyun.
Karam benliğimden değildir, doğuştan değildir. Karam, kara olanlardandır. Bana kara uzatanlardandır. Uzatmadan atanlardandır.
Ben kimsenin gönlünü kırmazdım. Kırmamaktı yeminim, bana yakıştırılan dolayısıyla benimde kendime yakıştırdığım. Beyazlığımın mükemmelliği bir santim dahi açılsa kara atılacaktı bana. Karartılacaktım.
O gün de öyle oldu. Beyazım bir santim açık verdi. Neden mi? Bunun nedeni illaki açıklanmalı mı? Bence değil lakin bunu kimseye kabul ettiremiyorum. Çünkü ben beyaz olmak üzere doğmadım ki; kimisi kara ve çoğunluğu alacalı bulacalı olan yeryüzü insanlarının aksine. Beni siz beyaz ilan ettiniz. Belki de beni beyaz gördükçe size iyi geldi bu, benim beyazımda yıkadınız karanızı. Asıl size sormalı: “Beni neden beyaz ilan ettiniz?” Ya da başka türlü bir soru siz neden bu kadar karasınız?
Ben yine de bana “neden beyazlığından bir santim açık verdin?” sorunuzu kabul etmesem de; kendimi kabullendirmek umuduyla yazacağım cevabımı.
Canımın acımasından yoruldum. Beyaz olmak demek, can acısını kabul etmek demekti çünkü. Kan kırmızısını kabul etmek demekti. Bir düzen kurmuştunuz karaların beyazları kanatması üzerine.
O gün beni kan kırmızısında boğduğunuz gündü. O gün beni gözlerime çirkin kıldığınız gündü. O günden sonra çok fazla sayarım “o gün” diyebileceğim günleri.
Şimdi beyaz olmaktan vazgeçtim ya; sizden daha da karayım ben değil mi? Beyaz ile alacalı bulacalı arasındayım ben.
İmza:alacamarti.
Yorum Yap